Referans Referans Referans Referans Referans


Türkçe-Basın Açıklaması | Deutsch - Pressemitteilung | English - Press Release





Genel Başkan Durmuş Yıldırım: "Almanya, “Neden bizi kurban seçtiniz?” sorusuna cevap vermelidir!"

ATİB Genel Başkanı Durmuş Yıldırım, sekiz Türk bir Yunan ve bir de Alman polisinin katili olan NSU terör örgütüyle ilgili beş yıldan beri devam eden davanın karar aşamasına gelmiş olmasından dolayı aşağıdaki basın açıklamasını yaptı:

„Beş yılı aşkın bir zamandan beri devam eden “NSU” davası, bugün (11.07.2018) Münih mahkemesinin açıklayacağı kararla, belki hukukî olarak, son bulmuş olacak.

İşgücü olarak gelmeğe başladıkları 1961 yılından beri Almanya’nın, bugünkü kalkınmışlık düzeyine ulaşmasında büyük payı olan Türkler, bu ülkenin siyasi, sosyal ve hukuki düzenine son derece saygılı, toplumuna ise uyumlu oldular.

Alman ırkçıları, 21 Aralık 1985 yılında Ramazan Avcı’yı Hamburg’ta, 23 Kasım 1992 yılında Yeliz Arslan, Ayşe Yılmaz ve Bahide Arslan’ı Mölln’de, Gürsün İnce, Gülistan Öztürk, Hatice Genç, Hülya Genç, Saime Genç’i de 29 Mayıs 1993 yılında Solingen’de kurban olarak seçtiler. Ayrıca, 3 Şubat 2008’de Ludwigshafen’da Türklerin oturduğu bir binada çıkan “meçhul” yangında dokuz Türk hayatını kaybetti.

O da yetmemiş olacak ki, 2000-2006 yılları arasında Enver Şimşek, Abdurrahim Özdoğru, Süleyman Taşköprü, Habip Kılıç, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Mehmet Kubaşık ve Halil Yozgat, NSU adı verilen Neonazi örgütü tarafından planlı bir şekilde katledildiler. Türkler birbiri ardına ırkçı Almanların kurşunlarına hedef olurken, Alman polisinin, “Türklerin iç hesaplaşması” diyerek, “Döner Cinayetleri” adıyla kamuoyuna lanse etmeğe çalıştığı “Neonazi Yeraltı Örgütü”nün bir tesadüf eseri ortaya çıktığı da unutulmamalıdır.

Alman ırkçılarının katlettiği Türklerin ailelerinin katillere ve onların destekçilerine sordukları soruyu tekrarlıyoruz: Neden bizi kurban seçtiniz?

Evet neden özellikle Türkler?... NSU örgütünün arkasında kimlerin olduğu, Alman istihbaratıyla ilişkilerinin olup olmadığı ve davanın başlamasıyla birlikte altı tanığın esrarengiz bir şekilde ölümleri aydınlatılmadığı müddetçe, bizim gözümüzde bu dava kapanmış olmayacak.

Bu ülkenin Göçmen Türkleri her vesileyle ötekileştirilip ayrımcılığa maruz kaldıkları müddetçe, korkarız ki Türklere yönelik cinayetlerin ardı arkası kesilmeyecek.”

Durmuş Yıldırım
ATİB Genel Başkanı




Vorsitzender Durmuş Yıldırım: "Warum wurden WIR als Opfer ausgesucht?" - Deutschland ist uns eine Antwort schuldig!

Der Vorstandsvorsitzende der Union der Türkisch-Islamischen Kulturvereine e.V. (ATIB) Durmuş Yıldırım bezog anlässlich der Urteilsverkündung zu den rechtsextremen Morden an acht türkischstämmige und einen griechischstämmigen Kleinunternehmer und eine deutsche Polizistin, verübt durch die rechtsextreme Terrororganisation NSU wie folgt Stellung:

„Mit der heutigen Urteilsverkündung des Oberlandesgerichts München zum seit nunmehr 5 Jahren andauernden NSU-Prozess, wird dieser zumindest juristisch ein Ende finden.

Die in Deutschland lebenden Türken, die seit 1961 als sogenannte Gastarbeiter hierzulande zum wirtschaftlichen Aufschwung einen entscheidenden Beitrag geleistet haben, zeigten als integrierte Bürger große Loyalität und Respekt gegenüber der politischen, sozialen und rechtsstaatlichen Ordnung in Deutschland.

Die Erinnerung an andere rassistisch motivierten Morde an türkischen Mitbürgern ist noch gegenwärtig: am 21.12.1985 wurde Ramazan Avcı aus Hamburg Opfer eines grausamen Verbrechens. Beim Brandanschlag in Mölln am 23.11.1992 kamen Yeliz Arslan, Ayşe Yılmaz und Bahide Arslan ums Leben. Nicht zu vergessen, der Solinger Brandanschlag im Mai 1993 mit fünf Toten: Gürsün Ince, Gülistan Öztürk, Hatice Genç, Hülya Genç und Saime Genç. Zudem der „unaufgeklärte“ Wohnhausbrand in Ludwigshafen am 03.02.2008 mit neun Toten.

Als ob es nicht genug wäre, wurden in den Jahren 2000 bis 2006 Enver Şimşek, Abdurrahim Özdoğru, Süleyman Taşköprü, Habip Kılıç, Mehmet Turgut, Ismail Yaşar, Mehmet Kubaşık und Halil Yozgat durch den nationalsozialistischen Untergrund (NSU), einer neonazistischen terroristischen Vereinigung, systematisch ermordet. Während der andauernden Mordsserie wurden die Opfer und ihre Familien von der deutschen Polizei verdächtigt, Teil eines Mafia-Clans zu sein; man sprach sogar unglücklicherweise von sogenannten „Dönermorden“. Hierbei ist zu betonen, dass lediglich durch einen puren Zufall die Verbrechen der rechtsextremen Terrorgruppe Nationalsozialistischer Untergrund NSU entdeckt wurden.

Hiermit stellen wir die Frage, die die Opferfamilien den rechtsextremen Tätern und deren Unterstützern gestellt haben:
"Warum wurden ausgerechnet wir als Opfer ausgesucht?!"

Warum gerade die Türken?...

Solange nicht aufgeklärt wird, wer hinter der Terrororganisation NSU steckt, ob eine Verbindung zum Deutschen Geheimdienst besteht und wie die rätselhaften Todesfälle der NSU-Zeugen zustande kamen, wird dieser Prozess aus unserer Sicht für nicht beendet erklärt werden.

Die Zahl der rassistisch motivierten Morde gegenüber türkischstämmigen Mitbürgern wird nach unseren Befürchtungen weiter steigen, solange die Türken bei jedem Missstand zum Sündenbock gemacht werden.“

Durmuş Yıldırım
ATİB-Vorsitzender




ATİB President Durmuş Yıldırım: Germany should answer the question: "Why did you choose us as Victims?"

ATİB Chairman Durmuş Yıldırım issued the following press release ahead of the belated verdict in the five-year-old legal case against the NSU terrorist organization, which accounts for the assassination of eight Turkish and one Greek Citizens, and a German police officer:

"The NSU case" which has been ongoing for more than five years, might be concluded legally by the decision of the Munich court today (11 July, 2018).

From 1961, when workers from Turkey first assumed labour In Germany, the Turkish immigrants have always been respectful vis-à-vis the political, social and legal order and gradually gotten actively involved therein. They have greatly contributed to in this country's level of development today.

German racists chose their victims, Ramadan Avci in Hamburg on December 21, 1985, Yeliz Arslan, Ayşe Yılmaz and Bahide Arslan in Mölln on November 23, 1992, Gürsün İnce, Gülistan Öztürk, Hatice Genç, Hülya Genç, Saime Genç in Solingen on 29 May 1993. In addition, on February 3, 2008, nine Turks in Ludwigshafen lost their lives in the "unsolved" fire in a building where they have been living.

Furthermore, between 2000 and 2006, Enver Şimşek, Abdurrahim Özdoğru, Süleyman Taşköprü, Habip Kılıç, Mehmet Turgut, İsmail Yaşar, Mehmet Kubaşık and Halil Yozgat were slaughtered proposedly by the Neonazi organization called NSU. It should not be forgotten that the disclosure of a "Neonazi Underground Organization" was rather coincidentially, since the German police had been anxious to denounce and reduce the hate crime incidents to an inside job labeling the German Racist Killings as "Döner Murders".

We would like to repeat the question of the families of the victims, who have been slaughtered systematically, asking the killers and their supporters: Why did you choose us as victims? Yes, why Turks in particular?

As long as the people inside the NSU Organization, their possible involvement with the German intelligence, and the mysterious deaths of six witnesses after the beginning of the legal process are not fully uncovered, we will not have this case closed, for us it will remain cold. I am afraid that as long as the Immigrant Turks of this country are being subjected to discrimination, almost systematically, the murders against the Turks will not cease."

Durmuş Yıldırım
ATİB President