Referans Referans Referans Referans Referans


Bir İnsanlık Dramı

Son ayların, hatta son yılların en aktuel meselesi mülteciler. Ölümden kaçarken, ölüme giden insanların hikâyesi… Binlercesi insan tasavvurunu aşacak sıkıntılarla hayatta kalmaya çalışan ve denizlerde boğulan hamile kadınların, küçücük yavruların hikâyesi…

Denizden sahile vuran bir mülteci yavrunun cesedi ve 14 yaşındaki bir suriyeli gencin, ‘’biz size sığınmaya meraklı değiliz, ülkemizdeki savaşı durdurun bu bize yeter’’ diye feryat eden ve olmayan vicdanlara duyurmaya çalıştığı sesin hikâyesi… Bu mültecilerin çok büyük bir kısmı, Suriye’den, İran’dan, Irak’tan, Yemen’den, Libya’dan can havliyle kaçan insanlar.

Yani kan gölüne dönmüş İslam coğrafyasından yurdunu, malını, mülkünü bırakmış, canını kurtarmaya çalışan insanların hikâyesi. Her türlü çileyi, işkenceyi, ızdırabı, açlığı, aşağılanmayı göze alıp kaçan insanların hikâyesi…

Birçok yerde karşılaştıkları, insan haysiyetini ayaklar altına alan muameleyi gördükçe insanlığımdan utandığım insanların hikâyesi…

Bunları bu hâle sokan, sokulmalarına sebep olan, imkânı ve gücü olduğu hâlde engellemeyenlerin de insan olduğunu düşündükçe bir kez daha insanlığımdan utandığım bir garabet dünyanın hikâyesi…

İslam coğrafyası demiştik. Cinnet içerisinde bulunan bir coğrafya hâline geldi. Ayrışmanın, ötekileştirmenin, mezhep kavgalarının, aşiret kavgalarının doruğa ulaştığı, inancın siyasallaştırıldığı, iç savaşların ülkeleri kan gölüne çevirdiği kardeş kanı içen vampirlerin dünyasına dönüşmüş durumda.

Bu durumdan şu suçlu, bu suçlu diye kendimizi temize çıkarmaya çalışabiliriz. Kısmen haklı olduğumuz taraf da olabilir ama bana göre bu işin gerçek sorumlusu 1500 yıldır kendini bulamamış Müslümanların kendisidir.

Aynı Allah’a, aynı Peygamber’e, aynı Kitab’a inanan insanların kavgası neden? Müslümanlar kardeştir, müslüman emindir, her insan kendini bir müslümanın yanında emniyette hisseder. Canını, malını, mülkünü müslümana emanet eder söylemi nerede? Müslüman adil, adaletli olur, insanların hakkını hukukunu korur söylemi nerede? Bu soruları çoğaltabilirz ama bugün için bu söylemlerin tam tersi olmuyor mu? Canını kurtarmak içi dünyanın gündemine oturan mülteciler bu coğrafyadan kaçmıyor mu? Acaba bu soruların cevabını komplo teorileri üretmeden samimi olarak iğne, çuvaldız misali verebilecek bir aklıselim var mı?

Peygamberleri hicret eden, müşrikler tarafından zulme uğradığı için, Mekke’den Medine’ye göçen ve oradaki ensar tarafından kabul edilen, evleri, eşyaları muhacir Müslümanlara açılan İslami anlayış nerede?

İslam coğrafyasındaki, ölümden kaçan mültecilere hangi Müslüman ülkesi, Türkiye ve bir iki garip İslam ülkesi dışında, ülke sahip çıkıp kapılarını açtı? Bu mültecilerin tamamına sahip çıkabilecek bir çok petrol zengini ülke var. Kaç müslümana, kaç insana sahip çıktılar? Hep Batı’yı suçlarken, Müslüman ülkeler ne yaptılar veya yapıyorlar?

İnsanların kaçmasına sebep olan olayları, savaşları durdurmak için ne yaptılar? Bütün müslüman ülke yöneticilerine sorulur. Bu soruların cevabını aramakta, bir cevap bulmakta nafile. Bütün müslümanlar önce insanlıklarını sorgulamalı, sonra da müslümanlık anlayışlarını sorgulamalıdırlar. Geçmişte de bunu sorgulamadığımız için bu gırdaptan bir türlü kurtulamıyoruz.

Sahile vuran 3 yaşındaki mülteci yavrunun durumu tüm vicdanları sızlatmıyorsa, vicdanımızı sorgulamalıyız.

Mülteciler meselesi şu anda tüm dünya’nın gündeminde. Birleşmiş milletler, Avrupa Birliği her yerde herkes bunu konuşuyor. Türkiye’de 2 milyonu aşkın mülteciden bahsediliyor.

Avrupa Birliği şu anda biri birine girmiş durumda. Güler yüzle karşılayan insanlar da var, mültecilere saldıranlar da...

Bunlar Müslüman, biz bunları istemiyoruz diyenler olduğu gibi, bunlar insan, bunlara sahip çıkmalıyız diyenler de var. Bütün bunlar olacaktır. Bu beklenen bir gelişmedir. Doğusuyla, batısıyla bir vicdan sınavından geçmekteyiz. Bu konu gerçekten bir insanlık dramıdır.

Dini, dili, ırkı ne olursa olsun bunlar istediği için değil, mecbur olduğu için, canını kurtarmak için çırpınan insanlar.

Ben insanım diyen herkesin mesuliyetini bilmesi gereken bir durumdur. Biz Avrupa’daki müslümanlar için de çok önemli bir sınavdır.

Bu insanların bu duruma sokanları sevindirmemek için de olsa, bu insanların acılarını paylaşarak onlara yardımcı olmalıyız. Karınca kararınca elimizden ne gelirse…


YAZARIN DİĞER YAZILARI