Durmuş Yıldırım
Fikret Ekin
Selahattin Saygın
Ihsan Öner
Mahmut Aşkar
Ey Oğul
Karanlıkların koynunda uyanır kancıklar
Gözün aydın olsun istersen, bil bunu ey oğul
Gönül aydınlığınla aydınlatmalısın zihnini
‘’Bilen ile bilmeyen hiçbir olur mu’’ ey oğul
Uyuyan ile uyanık gibidir arada ki fark
‘’Ölü ile diri gibidir’’ buyrulur bilene ey oğul
Göz aydınlığı değildir, gözlerin kamaşması
Gören değil, gösterendir ışık ey oğul
Gönlü karanlık olana gün, güneş neylesin
Zifiri karanlık gece de, kara karıncayı görmeli
Er dediğin er meydanında erimez ey oğul
Yar dediğin yar dememeli yâd’ a bilmelisin
Aydın denmekle aydınlanmaz karanlıklar ey oğul
Ben ben diyerek bulunmaz sende ki ben
Beni bilmeze bizi bildiremezsin ey oğul
‘’Kendini bilen Rabbini bilir’’ demiş bilen biri
Geçmişini inkâr edene ne demeli ey oğul
İhanet nedir? Sadakat kime gösterilmeli
Kıl gibi ince, kılıç kadar keskin soru bu ey oğul
Karanlıkların koynunda gizlenir kancıklar
‘’Mü’min feraset sahibidir’’ fark eden ey oğul
‘’Safmışız aldattılar’’ safsatası satanlar sıkışınca
Pazarına göre mal satan bezirgânlardır ey oğul
Değerleri değersizleştirerek değer olunmaz
Budur gıpta ile hasetin arasında ki çizgi ey oğul
Karanlıkların kucağında büyür kancıklar nicedir
Gören, gösteren, görülen görülmeli ey oğul
Fikret Karamusaoğlu - 03.01.2015