Referans Referans Referans Referans Referans


Çanakkale, Kadınların da Zaferidir

Çanakkale Savaşı'nın gizli kahramanları vardır. Ve bunların kadınlar olduğu çoğu kez unutulur; fedakar bir neslin, ülkesine, vatanına, milletine hizmet ettiği ne yazık ki az hatırlanır.

Çanakkale Savaşı sırasında, Türk kadını toplumda hak ettiği rolü elde etmek için tüm benliğiyle, savaşmış, hasta ve yaralılara bakmış, yardım toplamış, anne, eş ve kardeş kimliğiyle her alanda faaliyet göstermiştir.

Fedakar analarımız, kaybettikleri eşlerini ve çocuklarını büyük bir metanetle karşılamış, ''vatan sağ olsun'' demiştir.

Evet, kadınlarımız Çanakkale Savaşları sürecinde cephe gerisinde aktif bir rol üstlendiler. Sağlık hizmetlerini yürüttüler. Askerlerin kılık-kıyafet ihtiyacını karşıladılar. Kadın Cemiyetleri vasıtasıyla yardım toplayarak kamuoyu oluşturdular. Tüm bu faaliyetler İstiklal Savaşı döneminde Türk kadınlarının daha aktif rol üstlenmesine zemin hazırlamış ve yeni Türk devletinin kurulması sürecinde toplumun tamamlayıcı, birleştirici ve dinamik unsuru olmasında etkisi olmuştur.

Çanakkale Savaşları’nda Türk kadınlarının sanıldığının aksine sadece cephe gerisinde değil, siperlerde de düşmana karşı Mehmetçiklerin yanında göğüs göğüse çarpıştığı görülmektedir.

Konuyla ilgili Avusturalyalı piyade er Davies annesine yazdığı mektupta kendilerine karşı çarpışan bir Türk kadın savaşçısıyla ilgili olarak şunları anlatmaktadır: “Benim de vurulduğum 18 Mayıs 1915 günü keskin nişancı bir Türk kızı, pusuda çarpışıyordu. Gizlendiği yerden gün boyunca ateş etti ve çok sayıda adamımızı vurdu. Ancak gün batmadan bir Anzak tarafından’ vurulmasına gene de üzüldüm. Güzel, yapılı ve tahminen 19-21 yaşlarında bir genç kızdı. Ölü ele geçirdiğimizde, genç kızın bedeninde tam 52 kurşun yarası vardı… Bu savaş korkutucu.”

Yine Times gazetesi muhabiri, İngiliz donanmasına ait hastane gemisiyle İngiltere’ye götürülen yaralı askerlerle yaptığı görüşmeyi şöyle aktarmaktadır: “Denizci asker 25 Nisan 1915 çıkarmasında yaralanmış, kendisi çarpışmalar sonucu ele geçen keskin nişancı bir Türk kadınıyla karşılaşmış: …O, bir Türk kadın savaşçısıydı ve durmaksızın saklandığı evden ateş ediyordu, evi boşaltıp teslim olmayı reddediyordu. Sonunda ele geçtiğinde, yanında yaşlı annesi ve çocuğu da birlikteydi. Yakalanana kadar bir pencereden ısrarla ve özellikle de subaylarımızı hedef alarak ateş etmişti. Sanıyorum öldürdüğü bazı kurbanlarını süngülemişti de. Üzerinde 16 askerimizin künyesini bulduk…”

Bu örnekte, ailesini korumak üzere silaha sarılmış bir Türk kadınından bahsedilmektedir. Erkeklerin çoğunun askerde olduğu düşünüldüğünde, kadının ailesini korumak üzere savaşması kaçınılmaz bir durum olarak karşımıza çıkmaktadır.

Yeni Zelanda’dan savaşmak için gelen Otago Birliği’ne mensup bir asker yapılan görüşmede şu izlenimleri aktarmaktadır: “Bir keskin nişancı Türk savaşçısını yakalamak için operasyon düzenlediklerini, bu nişancıyı ele geçirdiklerinde şaşırıp, kadın olduğunu gördüklerini…” belirtiyor.

Bir İngiliz yüzbaşı anılarında Suvla Limanı’na yapılan çıkarmayı anlatırken bir Türk hücumu esnasında sahile doğru çekilmek zorunda kalışlarından ve bu sırada yakalanan bir başka Türk kızından şöyle bahsetmektedir: “Herkes en hızlı bir şekilde sahile süründü… Türk siperlerindeki keskin nişancılardan bize ateş yöneltildi. Biraz ateşten sonra çalıların arkasından bir Türk kızı fark edildi. Çalılığa uysun diye vücudu yeşil boya ile kamufle edilmişti. Keskin nişancılık eğitimi almıştı. Başka yakalanan Türk kadınları da vardı”

Kısaca; vatanı ve milletine karşı vazifesini yapmış olmanın haklı gururunu yaşayan bir kadındır, annedir Türk kadını... Fakat artık bugün cepheler değişti! Evlerimiz birer Çanakkale oldu! Derneklerimiz Gelibolu oldu. Yozlaşan ahlaki değerlerimiz ve yıkılan yuvalarımızı korumak yeni mücadele alanımız... Kadınlarımız yine aynı Kadın, ve hiç bir şey değişmiş değil. Onlar bu kültür savaşında yine en öne geçecek, medeniyetini ve milletini savunacaktır!


YAZARIN DİĞER YAZILARI