Durmuş Yıldırım
Fikret Ekin
Selahattin Saygın
Ihsan Öner
Mahmut Aşkar
Büyük Koalisyon Hükümeti Kurulurken…
Almanya seçimlerini üzerinden 2 ayı aşkın bir zaman geçti. Seçimlerin galibi olan Hristiyan birlik partileri CDU/CSU ile Sosyal Demokrat parti SPD arasında koalisyon çalışmaları sonuçlandı. Alman yasalarına göre seçimden sonraki 3 ay içerisinde hükümetin kurulmuş olması gerekiyor. Bakanlık dağılımı vs. konular netleşti. İş sadece SPD üyelerinin onayına kaldı. SPD’li üyelerin koalisyonu onaylayacaklarına ise kesin gözüyle bakılıyor.
Takip edebildiğimiz kadarıyla koalisyon görüşmelerinde, çalışma gruplarındaki tartışmalar da oldukça tempolu geçti. Tabii bütün bunlar olacaktır, normaldir. Birçok konuda farklı görüşleri olan ve bu görüşlerini seçim öncesi seçmenleriyle paylaşmış olan siyasi partiler, beraber bir hükümet kuracaklarsa uzlaşmak zorundadırlar. Tabii iki taraf da taviz vermek zorundadır, aksi takdirde uzlaşma sağlanamaz ve hükümet kurulamaz.
Almanya’da yaşayan göçmenler olarak bizde bu gelişmeleri yakından takip ettik. Hiç bir seçim döneminde olmadığı kadarıyla, bu seçimde göçmen kuruluşlar ciddi çalışmalar yürüttüler. Birçok sivil kitle kuruluşunun bir araya gelerek, Türk medyasıyla beraber oluşturduğumuz ‘Seçime Katıl’ inisiyatifi, göçmenlerin seçime olan ilgisini arttırdı ve birçok Alman pasaportlu göçmen seçime katıldı. Bu “Seçime Katıl” inisiyatifinin yaptığı çalışmalar, Türk kökenli alman vatandaşı seçmenler üzerinde tesirli oldu. Bu seçimlerle ilgili oluşturulan seçim inisiyatifi çok güzel bir beraberlik oluşturdu. Seçimlerden sonra da birkaç kez bir araya gelen bu sivil ve medya kurumu temsilcileri çalışmalarını seçimden sonrada devam ettirdi. Kurulacak hükümetin beklenti ve taleplerimiz bir mektup haline getirilerek, Almanya’daki tüm eyalet ve federal parlamento üyelerine gönderildi. Ayrıca bu çalışmaların devam ettirilmesine karar verildi.
Bütün bu çalışmalardan elde edilecek her türlü başarı, sözkonusu birlikteliğin başarısı olacaktır. Gerçi bu ara hepimizin şahit olduğu ve birlikte gösterilen tavırla gereken yere mesajın verildiği “emek hırsızları” da, yani yapmak isteyip de yapamadıklarını kendilerine mal etmeye çalışanlar çıkmadı değil. Bunlar hep olacaktır ama bunu yapanların içinde bakanda olsa gerekli cevaplar veriliyorsa bu mücadele devam eder demektir.
Her zaman söylediğimiz gibi, birlikte çalışmaların zaman içerisinde çok güzel sonuçlar getirmesi muhtemeldir. Bu birlikteliğin kadri, kıymeti iyi bilinmelidir. Birlik çalışmanın en önemli özelliği samimi olmaktır, haddini bilmektir, haddini bilmeyene haddini bildirmektir. Eğer bunda hemfikirseniz sıkıntı olmaz ve aslan gibi bir güç olursunuz. Şimdi bu ara notlardan sonra tekrar koalisyon çalışmalarına dönelim.
Bizim talep listemizin içerisinde, gerçekten yarım asrı aşkındır bu ülkede bulunan, bu ülkenin kalkınmasında ve büyüyerek bugünlere gelmesinde büyük emek, alın teri ve katkıları bulunan insanların sıkıntılarını azaltacak insani talepler bulunuyor. Aile birleşimi konusunda getirilen Almanca imtihan, gençleri iki vatandaşlıktan birine kabule zorlayan “Opsiyon Modeli” veya “Çifte Vatandaşlık” konusu, Türk göçmenlere yapılan farklı uygulama ve ayrımcılık, gittikçe artık Türk ve Müslüman düşmanlığına varan yabancı düşmanlığı ve bir diğer adıyla İslamafobi, her alanda göçmenlerin karşılaştığı açık ve kapalı ayrımcılık gibi çözüm bekleyen daha birçok meselemiz var.
Özellikle de yukarıda zikrettiğimiz konular ve onlarla ilgili alınan kanuni tedbirler; lisan imtihanı, opsiyon modeli, vatandaşlık tercihi, çifte vatandaşlığın engellenmesi gibi konular, inanın Almanya’ya yakışmıyor.
Dikkat edilirse bu tür düzenlemeler, önümüze koyulan engellerden sonrada getirilen tedbirlerdir. Yani Almanya gibi açık bir ülkede mantık tersinden yürüyor. Kapalı toplumlarda, bu tür engellemeler ilk baştan olur, zamanla açık topluma geçildikçe peyderpey yumuşatılır. Almanya’da ise açık toplumdan, kapalı topluma doğru bir geçiş yaşanıyor. Önceden serbest olan şeyler zamanla kanunlarla yasaklanıyor. Bu gelişme çok tehlikeli bir gelişmedir, içerisinde yaşayan göçmen insanları, huzursuz eder, sıkar ve bu toplumla entegrasyonu engeller. Diğer taraftan yerli toplumda da, göçmenlere karşı önyargılar oluşturur, dışlamalar meydana gelir ve herkesin sözüm ona, karşı olduğu “paralel toplumların” oluşmasına yol açar.
Bunlar komplo teorileri değil, içerisinde yaşadığımız toplumdaki göçmenlerle ilgili izlenen gelişmelerdir. Yaşanan yabancı düşmanlığı, bir türlü bitmeyen ve artarak devam eden ayrımcılık bunların neticesidir.
Bu seçimlerden sonra sürdürülen koalisyon çalışmalarında sosyal demokrat partisi SPD seçim öncesi verdiği sözünü tuttuğunu göstermek için çifte vatandaşlık, opsiyon modeli ve aile birleşiminde uygulanan imtihanının kaldırılmasını da tartışmaya açtı. Bu konuların, Almanya Sosyal Demokrat Partisi SPD için ne kadar ağır meseleler olduğunu anlamamız için koalisyon protokolüne koydurtup, koydurtmadığına bakıp göreceğiz. Bizce işin samimiyeti ancak o zaman anlaşılır. Bir konuyu göstermelik olarak tartışmaya açarsanız, çok konu açalım da ne kurtarırsak kardır dersiniz ama o konu sizin için çok önem arz etmiyorsa veya öncelikli konunuz değilse ilk tavizi oradan verirsiniz ve sonuçta ne yapalım artık olmadı der, sözünüzü tutmuş gibi gösterir ve bunu da hap gibi yutturursunuz.. Biz bu “hapları” zaten 50 yıldır yutmuyor muyuz?...
Evet netice ortadadır: SPD yine bu konuda beklenen direnmeyi gösteremedi ve “çifte vatandaşlık” yine başka bahara bırakıldı. Opsiyon model kaldırılıyor. Bu, sanki mevcut problem çözülmüş gibi bir başarı olarak gösterilse de, burada doğup büyüyenlere çifte vatandaşlık hakkının verilmiş olmasıyla, kısmı bir netice alındığını da görmemezlikten gelemeyiz. Ancak bu durum, CDU/CSU’nun da burada doğan Türk gençlerini kaybetmemek için bir çözüm bulması gerektiğini düşündüğü bir konu olduğundan bunu kolayca kabul ettiler. Çifte vatandaşlığın tamamen çözüme kavuşturulmasıyla ilgili verilen sözler yine tutulmadı. Opsiyon modelin kalkmasını, SPD’nin kahramanlığı ve sözünü tutmuş olması olarak gösterilmesi, biz Türklerin bu koalisyonda pazarlık malzemesi olarak kullanıldığımız gerçeğini örtbas edemez.
Diğer koalisyon partneri Birlik Partileri CDU-CSU’nun durumuna bakınca, özellikle göçmenlerdeki, doğrusu Türkleri ilgilendiren konularda ne kadar samimiyetsiz olduklarını gözlemlemek beni utandırıyor. Büyük bir devlet olan ve hiç şüphesiz ülkenin bu konuma gelmesinde çok ciddi emekleri olan Türk insanına reva görülenle utandırıyor. Olmaz böyle bir şey, bu kadar samimiyetsizlik “ pes arkadaş!” dedirtiyor.
Yeni bir tabir daha dünya literatürüne kazandırdılar. ‘Etkin durağan Vatandaşlık’ …. Bir zamanlar Türkiye’nin AB girmesine karşı çıktıklarında da, ‘imtiyazli ortaklık’ diye bir tabir bulmuşlardı.
Bu ne demek? Bu siyasi bir manevra demek, yani hiç kimsenin ne manaya geldiğini bilmediği tabirlerle ortalığı bulandırmak ve samimiyetsizliğin üzerini örtmeye çalışmak demek. Bu aynı zamanda argo Türkçe tabirle “kıvırmak” demek…
Biz bu tür davranışları birlik partileri CDU-CSU ya açıkçası yakıştıramıyoruz. İnandığınız şeyleri açıkça savunun, ya varsınız kabul edersiniz, ya da yoksunuz, reddedersiniz. Böyle oyalama taktikleriyle siz bu ülkenin geleceğine sadece çözümsüzlükleri miras bırakıyorsunuz.
Almanya gerçekte demokratik bir açık toplum devleti olacaksa bunun gereğini yerine getirmek zorundadır. Uyumdan bahsedip, uyuma engel teşkil eden adımlardan kaçınmak zorundadır. Paralel toplumunun oluşmasından şikâyet edip, paralel toplumun oluşumuna zemini hazırlayan adımlar atmaktan kaçınmalıdır.
Hep beraber yaşadığımız ve yasayacağımız bu güzel ülkenin geleceğini, ayrıştırıcı değil bütünleştirici, paralel toplumlar değil, birlikte hareket eden, birbirini dışlayan değil, kucaklayan, farklı değil, eşit hakların verildiği, tüm kültürel ve dini farklılıkların bir zenginlik olarak görüldüğü, bir topluma doğru gidişin, hayal değil gerçek olduğunu görmeyi umit ve temenni ediyoruz. Bu anlayıştaki siyasiler artık bu ülkelerde çoğalmalı ve ülkenin geleceğini temimat altına almalıdırlar. Kelime oyunlarıyla yürütülen taktik oyunlar artık son bulmalı ve bunlara tenezzül edilmemelidir.
Kurulacak hükümetin hayırlı olmasını diliyorum.