Durmuş Yıldırım
Fikret Ekin
Selahattin Saygın
Ihsan Öner
Mahmut Aşkar
“KÖKÜM MEMLEKETTE DALIM GURBETTE”
“Tutuşmuşum dumanım yok yanarım
Gözyaşım sel iki gözü pınarım
Yaprakları hasret açan çınarım
Köküm memlekette dalım gurbette.
Sılada bülbüller ötüyor şimdi
Memleket gözümde tütüyor şimdi
Sanma Maksut rahat yatıyor şimdi
Zulüm çekiyorum zalim gurbette.”
(Âşık Maksut Feryadi)
Kökü memlekette (Türkiye) olan, dalları Batı Avrupa da kök salmaya çalışan göçmenleriz. İnsanın yaratılışı gereği doğduğu yerlere, mensubu olduğu Ülkeye, milletine, dinine bağlılığı, muhabbeti her zaman olmuştur ve olacaktır. Âşık Maksut Feryadi’nin yanık sesiyle söylediği türkü de beni çok etkilemiştir. Bizim buradaki hayatımıza bir nevi vurgu yapmaktadır. Memleket hasretimizi, vatan âşkımızı duygu dolu bir makamla dile getirmektedir. Bu türkü yazıma ilham kaynağı olmuştur.
Çınar ve Pınar’la bütünleşen millet.
Kökümüz Türkiye de, fakat buralarda da dal noktasında kalmamışız, kökleşmeye başlamışız ve buda birilerini ciddi bir şekilde rahatsız etmeye başlamıştır. Kendi kökünden uzaklaşarak kökleştiğini iddia edenlerde çok kabul gördüğünü, mutlu olduklarını söyleyemezler. Kök salmanın yolu kendi toprağınıza uygun bir zeminin olmasıdır.
Ruhunuza uygun bir toprağı bulamazsanız yüzeyde kalırsınız. Köksüz bir ağaçta çok kolay devrilir. Saksı içinde çiçeğe sunulan toprak çiçeğe yeter ve artar, lakin bu toprakta çınar yetiştiremezsiniz. Saksı da çiçeği mutlu edersiniz, fakat çınarın fidanını kurutursunuz.
Türk milleti tarih boyunca nere giderse gitsin, iki şeyi beraberinde götürmüştür, “Çınar ve Pınar”. Gidilen yere hep “Rahmet” ve “Bereket” olmuştur. Birilerinin Afrika’ya gittiği gibi gitmemiştir. Afrika asırlar önce Rahmetin, bereketin, bolluğun, zenginliğin ülkesiydi. Emperyalist güçler gittiler var olan bu zenginlik ve bereketi yok ettiler. Afrika’yı çölleştirdiler, halkı fakirleştirdiler. Sömürmek için halkı kışkırtarak kabile savaşlarına soktular. Zenginlikleri kendi ülkelerine taşıdılar, insanları köle olarak sattılar ve kullandılar. Çünkü emperyalizmin hedefi budur.
Biz millet olarak her feth ettiğimiz yerlere yol, köprü, çeşmeler, sulama kanalları, hamamlar, hanlar, hastaneler, kervansaraylar, okullar, kapalı çarşılar, fakir ve yolcular için misafirhaneler vs. yapmışız.
Bizim kültür yapımızda “veren el, alan elden üstündür” düsturu vardır. Hedefte, hep veren, doyuran, giydiren, koruyan, kollayan insan olmak vardır. Peygamber Efendimizin yolunda olmak ve O’nun davasını kendine dava edinmektir.
“Bir elime Ay’ı, bir elime Güneş’i verseler vallahı yine bu davadan vazgeçmem” diyen Sevgililer Sevgilisi her inanan insana dava adamının kararlılığını gösteriyor. Hayatın her safhasında zorluklar vardır, sizi potansiyel bir tehlike gören, farklı bir kültürün içinde yaşıyorsanız, hayat sizin için daha da zordur. Dava adamı odur ki, bu zorluklara karşı direnmesini bilen kişidir. Bilge Kağan değerlerine bağlı olan insanın gücünü şu veciz sözlerle anlatıyor: “Yukarda gök çatlamayınca, aşağıda yer yarılmayınca senin ilini, töreni kim bozabilir”.
Bozulmaların temelinde başkalarının planından ziyade, o ülkenin aydınlarının, devlet adamlarının, sanatçıların ve eğitimcilerin halkın inanç ve kültür değerlerinden uzaklaşması, kendi kimliğine ters düşmesidir.
Kendi milletine ters düşen bir topluluğu güden çok olur. Yanlışı sadece dışarı da aramak gerçeği gizlemektir. Her ülkenin, her ülke üzerinde bir planı vardır. Kendi toplumunu iyi eğitenler bu oyunlara gelmezler.
Her Milletin inandığı bir kısım değerleri vardır. Bu değerlere inanan insanlar, başka topluluk içinde yaşasalar bile kendilerine güvenleri artar ve içinde yaşadıkları o topluluğa karşı saygı duyarlar. Batı Avrupa da yetişen nesillere milli kültür sağlıklı bir şekilde verilirse, burada yetişenlerde Türkiye’yi candan vatan olarak bilir ve memleket hasreti çekerler.
50 yıldır vatandan uzak kalmamız, nesillerimizin buraları daha iyi tanıması ve burada doğması, eğitimini burada tamamlaması bu gençlerin Türkiye den kopması olarak planlandı. Bu ülkelerin planlarının çok ta başarıya ulaştığı söylenemez. Hırçınlığın temelinde biraz da bu yatıyor. Milli kültürü korumada Türk toplumunun da ciddi kayıplarının olduğu da bir gerçek.
Batı Avrupa da büyük çoğunluğun kültür değerlerini koruduğu bizce de malum. Değerlerden kopmamanın başlıca 3 sebebi vardı; 1 aile, 2 cemiyet, cemaat ve toplu yaşamak, 3 gençlerin devamlı dışlanması ve bu toplumlar tarafından kabul edilmemesi, gençlerin kendi kültürüne daha çok sarılmasına vesile oluyor.
Ayrıca dini ve kültürel değerlerden uzaklaşan veya uzaklaştırılan gençler daha kolay asimile olacağı hesabı yapıldı. Bu gençler bizden uzaklaştı, fakat Alman’a, Fransız’a, Hollandalıya vs. de yar olmadı. Çünkü bu kadar horlanan, dışlanan gençlerden fazla bir şey beklemek abesle iştigal etmek olurdu.
Marifet insanları geçmişinden, kimliğinden koparmak değil, geçmişine bağlı, bugünün den emin, geleceğine güvenle bakmasına zemin hazırlamak, her hususta fırsat sağlamaktır. O zaman kendisine bu imkânları sağlayan ülkeye daha büyük bir sevgi duyulur.
İnsanların hak ve hukuklarının korunduğu, eşit haklardan mahrum bırakılmadığı, inançlarının korunduğu, dışlanmanın, hor görülmenin olmadığı ülkelere daha bir muhabbetle bakmaya başlar, tedirginlikten kurtulur. Köküyle ilgili korkuya düşmez, içinde yaşadığı ülkeye daha bir muhabbetle yaklaşır. Böyle bir ortamda taze fidanlar o zaman kök salmaya başlarlar.
Türklerin buralarda kök salmasından Almanya da korkmamalı. Gençler gerekli kabulü gördükleri zaman Almanya’yı daha çok sevecekler ve buraları ikinci bir vatan olarak göreceklerdir. İşin yanlışı Türk toplumundan geçmişini silerek, sıfırlayarak Almanya’yı vatan etmelerini istemek eşyanın tabiatına aykırıdır.
Göçmenlerin yaşadıkları bu ülkelerle ilgili kabul noktasında bir meseleleri yoktur. Sıkıntı bu ülkelerin göçmenleri değerleriyle kabul noktasında sıkıntıları vardır.
Şu hakikat bilinmeli ki, asırlarda geçse milletler köklerini asla unutmuyorlar. Bizlerde köklerimizi, aslımızı unutmadık ve unutmayacağız.
Kökümüz memlekette, dallarımız gurbette olmaya devam edecektir. Dinimizle, dilimizle varlığımızı sürdüreceğiz. Bundan kimsenin şüphesi hiç olmasın.
19. 06. 2013 Maasmechelen (B)
YAZARIN DİĞER YAZILARI
Kurtuluşu Peygamberimizin...
Canakkale Milletin ve Ümmetin...
Yükselişe Geçen ve Gelişen “Büyük Türkiye”
Noel' in Düşündürdükleri
Türkiye'de İnsan Manzaraları ve ...
Hz. Hüseyine İki Cihanda Dost...
Bayramımız Bayram Olsun
Buyurun Size Bir Çağdaş Soykırım:...
Zalimin ve Zulmün Karşısında Adnan...
Gurbet Yazarlarından Bir Dost...
Türkiye` de İnsan Manzaraları
Yaratana Açılan eller ve İmanla...
Sarı Saltuk ve Babadağ
Suriye, Mısır, Doğu Türkistan ve Ben...
Mısır'ın Sisi' si Kimin Kahramanı?
Mısır' da Cağdaş Firavunlar Iş Başında
Almanya'da Biz Türkleri Kimler Yakıyor